Öyle olsun.
"O her zaman gülen yüzün bazen hüzünlü bir şarkıdır."Pinhani. Çok seviyorum. Mutlu anlarımda da hüzünlendiğimde de mutlaka o anımı güzelleştiren bir şarkıları oluyor.
Ama tabi ki konumuz bu değil.
Bir histen bahsetmek istiyorum. Benim için bir deneyime dönüşen. Ezberlediğim.
Boğazda duran taşın mideye çakılmasıyla başlayıp yutkunamama, ağlayamama, konuşamama, için ayrı konuşurken dışından tepki verememe semptomlarıyla kendini gösteren bir deneyim. Ezberledim. Hayatın ta kendisi gibi. Acı. Garip. Tatsız. Aniden...
Bir söz (genelde bir haber oluyor bu), bir olay, bir tepki, vs. İşte o an sıra her neydeyse onu yaşıyorum sonrasında taş çakılıyor mideme! Susuyorum o an. Hissizleşiyorum. Küsüyorum herkese ve her şeye. Kendi tepkilerimi ve sözlerimi veremez oluyorum.
İçimde "ama..." lı hayal kırıklıkları dizilirken dışım bazen "Olsun" diyor, bazen "Napalım" diyor ama en sık olarak sadece fısıldıyor "ANLADIM". Oysaki hiç anlamıyorum. O an anlamlar susuyor.
Çünkü ben o durumu anlayacak tarafta hiç olmadım.
O taş mideye düştükten, içindeki her şey tuz buz olduktan sonraki süreç var bir de. Devam eden sözler, devamı gelmeyen konuşmalar, yalnız kalışlar. O süreçte daha da kötüsü oluyor.
Her söz nasıl başarıyorsa alıyor içinde dağılan kırıkları daha da saplıyor etine. Acıyor. Hissizleşene kadar. Ezberledim.
Ve ezberlenmiş bir son takip ediyor bu hissi. Tek bir söz. Hep aynı yerde nokta yerine geçiyor beynimde. Kırılan, batan parçaları topluyor, sarıyor sarmalıyor ve hiç o hale gelmemiş gibi yapmaya çabalıyorum.
"Ne diyeyim, öyle olsun..."
Yorumlar
Yorum Gönder