Sinekkuşu.
Sinem Sal, kitabının girişinde "kalbinin içinde sinekkuşu besleyenlere..." diyor. Üstüme alınıyorum. Kitabın adı da tam benlik zaten "Yine de amin."
Hayat, sinekkuşu çırpınışları ile "yine de amin" ler arası geçen bir şey değil mi zaten? Ama arada bir yerler de işte akıyor gidiyor ve biz tam olarak ne olduğunu bilemiyoruz.
Sinekkuşu. Bilir misin nasıl güzeldir Canım Okuyan? Göz alıcıdır renkleri, zariftir ama çok da güçlüdür. Öyle bir hayat enerjisiyle çırpar ki kanatlarını, göremezsin. Hatta öyle bir şey ki çıplak gözle o kanat çırpışları ve güzellikleri görünmemesine rağmen tarihi çağlardan itibaren sanatta kullanılıyor. Görmediği halde etkiliyor yani insanlığı.
Zaten hayat da böyle değil mi? Düşününce, bizi derinden sarsan hiçbir şey aslında tam da görünür değil ama nasıl oluyorsa etkiliyor. Bazen delip geçiyor, bazen geliyor tam tepene konuyor, bazen de öyle bir yakıyor ki mesela kaynar su dökseler öyle acımazsın. Günün sonunda sen gör veya görme geliyor, değiyor ve değiştiriyor her şeyi...
Değişmek, her zaman iyi mi Canım Okuyan ya da şöyle sorayım; değişimin sonu aslında kötüye çıkmasa da bir şeylerin eski halini özlemek normal mi? Hayat akıp giderken bizden götürdüklerini de yeni yarattıklarının yanına eklemek çok mu fazla olurdu? Her şeyi aynı anda istemek şımarıklık mıydı?
Neyse, sinekkuşu diyorduk... Çok seviyorum sinekkuşlarını çünkü hayatın tüm döngüsünü barındırıyor içinde. Mesela çok minikler, bu yönleri hassasiyeti anlatır. Bu koskoca evrende minicik kalışımızı temsil eder. Sonra, çok hızlıdırlar; bu da hayatın hızlıca akıp gidişini ve bizim hep koşuşturmamızı hatırlatır bana. Bir de sosyaldirler, diğer kuşlara göre farklı kanat kabileyetleri vardır ve doğada dikkat çekerler. E bu da insanlığın ta kendisi değil midir? Ama en büyük dersi başkadır sinekkuşlarının... O hızın içinde dinlenmeleri gereken zamanda kalp atışlarını durma noktasına getirirler ve çok yavaşlarlar. Bu yüzden ne zaman hayat bana fazla gelse açar bir sinekkuşuna bakarım ve hatırlarım, "Hayatın içinde koşturduğum o anlarda biraz dur, geri çekil. Sakinleş. Yaşama devam etmenin sırrı sakinlikte" diye.
Gördün mü canım okuyan minicik kuş, sadece kendi olarak, neler de anlatıyor insana? Tabi anlamayı istersen. Hayat çok hızlı akıyor ve tutulmuyor. Geliyor, geçiyor ve hiç durmadan değiştiriyor benliğimizi. O akış sırasında durup kalp atışımızı en aza çekmek lazım ki kendimiz olarak aynı güçle devam edebilelim. Peki bu ne kadar mümkün? Kapatsak şöyle gözlerimizi, olan biten her şeye rağmen "yine de amin" desek, geçer mi bu yüreğimizdeki his? Sinekkuşu çırpınışı gibi atan kalbi sakinleştirmek iyi mi peki?
Belki de ona iyi gelen o çırpınışlardı, kim bilir?
-Öperler.
Yorumlar
Yorum Gönder